Merhaba dalış tutkunları! Babam, Şerif İzgören, yaklaşık 30 yıldır serbest dalış yapıyor. Serbest dalışa, nefesli dalış ya da skindiving de deniyor. Bu babamın en büyük tutkularından biri, bazen hava soğuk olsa bile yine de dalmaya gidiyor. Dalış yapmanın en sevdiği yanı balık tutmak, her suya girdiğinde mutlaka birkaç balık ya da balık olmasa bile ahtapot veya istiridye çıkarıyor sudan. Arkadaşlarıyla Türkiye’nin dört bir yanına dalışa gidiyor ama yaşadığımız yer olan Urla ve İzmir çevresinde dalma şansı çok daha fazla bu yüzden genelde bu civarlarda dalıyor. Çok yakın bir baba kız ilişkimiz olduğu için de küçüklüğümden beri beni de dalış maceralarına götürür. Babamla en güzel anılarımdan bazıları bu maceralarda gerçekleşti. Biz de Tuna’yla bu blog yazımızda, birlikte babamın bir dalış macerasına ortak olduk. Dalış malzemelerini hazırlayışından, tuttuğu balıkları pişirmesine kadar bir dalış serüvenini birlikte yaşadık. Sizlerle bu yazımızda bir dalış yolculuğunu adım adım paylaşacağız, ve babamın balık tutma serüvenine dahil olacağız. İşte derlediklerimiz! 1. Dalış yolculuğundaki ilk adımımız ekipman hazırlığı Tüplü dalış için kendi ekipmanınızı satın almanıza gerek olmadığını sizlerle daha önceki yazımızda paylaşmıştık. Babam sohbetimize bize iki sporun bu konudakini farkını anlatarak başladı. “Tüplü dalış grupça yapılan ya da bir dalış merkezine bağlı olarak gerçekleştirilen bir etkinlik olduğu için gerekli malzemeleri bu yerlerden kiralamanız mümkün oluyor. Fakat serbest dalış yapanların ve balık tutanların kendi malzemeleri olur çünkü istediğimiz zaman istediğimiz bölgeye dalışa gidiyoruz”. “Dalış için sahip olduğum ekipmanlar: dalış kıyafeti (wetsuit), zıpkın, ağırlık, eldiven, maske, şnorkel, palet ve patik. 2.Tekneyle dalış yapacağımız adaya doğru yola çıkıyoruz Babam Urla’daki güzel koyların çoğunu keşfetmiş. Burada yaşadığı için bize çevredeki adalarda ve koylarda dalmanın onun için büyük bir zevk olduğunu söylüyor. “En çok gittiğim yerler Demircili Koyu ve Urla çevresindeki adalar”. Boş vakti olduğunda arkadaşlarıyla Bozcaada, Ayvalık, Kaş gibi yerlere de dalmaya gidiyorlar. Nisan sonu, Mayıs başı gibi “Üç Kafadarlar” dalış grubuyla, 3 yakın arkadaş, 2-3 günlüğüne Bozcaada’ya dalmaya gidiyorlar her sene. Okulumdan dolayı onlarla Bozcaada gezilerine gitme şansım olmasa da Urla’daki dalışları kaçırmamaya çalışıyorum. Bu sefer de onlardan biri. Bizi Urla İskele’den arkadaşlarıyla ortak aldığı dalış teknesiyle çevredeki küçük adalardan birine götürüyor. Tekneyi çalıştırırken de her zaman olduğu gibi bana motoru çalıştırmayı ve tekneyi çalıştırmak için gereken adımları anlatıyor. Bir kez daha bu yaz tekne kullanmak için ehliyet almamın çok faydalı olacağını konuşuyoruz. Hava Şubat da olsa gayet sıcak, gideceğimiz ada kısa bir mesafede. Babam yolda etraftaki adaları bize tanıtıyor, en meşhuru Karantina Adası. “Atatürk de buraya gelmiş zamanında, yaklaşık 2 ay kadar kalmış” ve ”Bazı günler bu adaya geziler düzenleniyor” gibi bilgileri de yanından geçerken Karantina Adası’nın bize vermeyi ihmal etmiyor. Yaklaşık 20 dakika sonra adalardan birinin yanına çapa atıyoruz. “Burası dalmak için güzel”. 3. Urla sularındaki dalışımız başlıyor Babam teknenin çapasını attıktan sonra suya girmeye hazırlanıyor. “Dalış kıyafeti sıkı olduğu için giymek biraz zor, daha kolay giyebilmek için şampuanlı su kullanıyorum”. Şampuanlı karışımı kıyafetinin içine döküyor, kaygan bir yapısı olduğu için kıyafetini giymesi kolaylaşıyor. Tüm malzemelerini giyip taktıktan sonra ağırlığını beline takıyor ve son olarak maskesinin camının nasıl buğulanmayacağını bize öğretiyor. “Eğer maskenizin buğulanmasını istemiyorsanız elma veya patates sürmeniz lazım maskenizin camlarına” diyor. Ama bunları her zaman yanınızda taşıyamayabilir ya da bulamayabilirsiniz, işte o zaman başka bir yol daha var: maskenizi tükürüklemek. Evet bu yöntem biraz çirkin duruyor ama gerçekten çok işe yarıyor. Babam da böyle yapıyor, sonra maskesini deniz suyuna daldırıp temizliyor. Her şey tamam artık. “Görüşürüz” diyerek suya atlıyor, biz de arkasından ona aynısını söylüyoruz. Adanın üstünde duran onlarca martıya bakmaya başlıyoruz ve aramızda havanın çok sıcak olduğunu konuşuyoruz babamın dönmesini beklerken. 4. Dalışımızı sonlandırıyoruz 2 saate yakın bir süre daldıktan sonra belinde vurduğu balıklarla birlikte tekneye yaklaşıyor babam. Kayalıklara yakın bölgelerde balıkların daha fazla olduğunu söylüyor fakat eskiye göre balık popülasyonunun çok azaldığını üzülerek anlatıyor. “Etrafta bölgeye yakın balık çiftlikleri suyu çok kirletiyor”. Yine de sudan balık vurmadan çıkmış değil, 2 tane de istiridye çıkarmış. İstiridyeleri açıp limon sıkıyoruz, “Pişsinler biraz böyle istiridyeler limon suyunda, birazdan yersiniz”. Çiğ olduğu için limon suyu onu yenebilir hale getirecek. Uzun bir süre daldığı için yorgun çıkıyor babam, yaşına göre bu performansta dalması çok iyi. 55 yaşında ne de olsa. Babam kıyafetlerini çıkarıp kurulanırken sualtını konuşuyoruz. “Çok zengin değil, hafif bulanıktı ama yine de görünüyordu” Babamdan senelerdir sualtının zengin olmadığını duyuyorum. Ülkemizdeki yasak balık avlama teknikleri ve yasakların çiğnenmesi sebebiyle balık sayısı çok azalmış durumda. Denizlerimiz de gittikçe kirleniyor. Bir keresinde babam Yunanistan’da dalma şansı bulmuştu, her seferinde bu tecrübesini anlatır. “Nisan sualtını görebilseydin…” Yunanistan ve Türkiye komşu olmasına rağmen oradaki balık popülasyonunun çok daha fazla ve zengin olduğuna, üstelik de insanların denize girdiği kıyı bir bölgede, çok şaşırmıştı. Maalesef türkiye için aynı şeyleri söyleyemiyor bize babam. 5. Babamı balıklarla fotoğraflıyoruz Çıkardığı balıklarla beraber babamın fotoğrafını çekiyoruz. Anneme, arkadaşlarına ve aile grubuna fotoğraflarını gönderiyor hemen. Balık popülasyonu az olmasına rağmen 5 tane iri balığı vurmayı başarmış görünüyor. “Lüfer çıkardım, çok lezzetlidir”. Çektiğimiz fotoğraflarda çok mutlu, onu böyle mutlu görünce ben de çok mutlu oluyorum. Dalış yapmak en sevdiği hobilerinden biri. 6. Nefis gözüken balıklar temizleniyor Daha sonrasında vurduğu balıkları deniz suyunda temizleme işlemine başlıyor, akşam yemeği için balıkları yenilebilir hale getirmesi gerek. Dalış bıçağıyla balıkların pullarını ve içlerini temizliyor. “Deniz suyunda temizlemek balığı daha lezzetli yapar”. Sonrasında temizlediği balıkları deniz suyu dolu kovaya koyuyor. Böyle de bir fotoğrafını çekmeyi ihmal etmiyoruz. 7. Dalış maceramız bitiyor ve dönüş yoluna geçiyoruz Temizleme işlemi bittikten sonra Urla İskele’ye doğru geri dönüyoruz, dalış burada sona eriyor. Dönüş yolunda kendisi teknenin arkasında oturmanın keyfini çıkarırken, tekneyi bizim kullanmamıza izin veriyor babam. Teknede rotayı, derinliği ve sıcaklığı gösteren bir alet olduğu için tekneyi kullanmak zor değil. Fakat araba kullanmaktan çok farklı, en ufak direksiyon hareketinde tekne çok fazla dönüyor ve yön değiştiriyor. Hafif hareketlerle ve direksiyonu az çevirerek yön değiştirmek gerekiyor. Tekne kullanmak bizim için de müthiş bir deneyim oluyor. İskele’ye geldiğimizde yavaşlıyoruz ve park etme sırasında babam direksiyonu devralıyor. Biz ona tekneyi park yerine yanaştırmasına yardım ediyoruz. Teknenin iplerini bağlarken denizci düğümünün nasıl atıldığını öğreniyoruz. “Böyle atmazsanız düğümü açılır, en sıkı ve korunaklı yöntem bu”. 8. Balıkların tadı gerçekten de nefismiş! Babam iyi bir dalgıç olmasının yanında iyi de bir balık pişiricisi. Balıklarını yiyen herkes bayılır, misafir çağırdığımızda da genelde babam balık yapar. Yazları da bol bol dalışa gittiği için çoğu akşam menümüzde balık oluyor. Hava akşama doğru soğuduğu için dışarıda mangal yapamıyoruz. Tavada pişiriyor babam. “Tavada pişireceğim zaman balık lezzetlensin diye mısır ununa yatırıp tavaya koyuyorum diyor babam. Böyle gerçekten de daha lezzetli oluyor. Balık yemeklerinin vazgeçilmez salatası bizim için soğan salatasıdır, soğanın acısının gitmesi için doğradığımız soğanları bir süre tuzda bekletiyoruz. Daha sonra sumakla yoğuruyoruz. Balığın olması çok uzun sürmüyor, afiyetle yiyoruz. Babamın en sevdiği aktivitelerden birinin dalış olduğundan birkaç kere bahsettim, en sevdiği yemeklerden biri de tabii ki balık. Bu yüzden sık aralıklarla evde balık yapıyor. Güzel bir yemeğin ardından babama teşekkür ediyoruz. Çok güzel bir gün böylece sona eriyor.
0 Comments
Leave a Reply. |
|